14.07.2021 - Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü
Tarih boyunca hiçbir güce boyun eğmeyen, bağımsızlık, hürriyet uğruna canını feda etmekten çekinmeyen Türk milleti, şanlı hilâlin ilelebet dalgalanacağını, Çanakkale ruhunu kaybetmediğini 15 Temmuz’da bir kez daha gösterdi. Selçuk Üniversitesi tarafından düzenlenen “15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü Paneli”nde, vatan aşığı bu millete zincir vurulamayacağına bir kez daha dikkat çekildi.
Selçuk Üniversitesi tarafından düzenlenen 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü Paneli, Sultan Alparslan Kültür Merkezinde gerçekleştirildi. Programda ilk olarak Güzel Sanatlar Fakültesi tarafından hazırlanan ‘Türkiye Geçilmez’ konulu resim sergisinin açılışı yapıldı. Moderatörlüğünü İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Enderhan Karakoç’un yaptığı, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Doç. Dr. M. Mücahit Küçükyılmaz ve Sanatçı Ahmet Yenilmez’in konuk olarak katıldığı panelin açılış konuşmasını, Rektör Prof. Dr. Metin Aksoy yaptı. Ülkemiz siyasi tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri olan 15 Temmuz Darbe Girişimi gecesinde Türk milletinin, darbe girişimine karşı durarak takribi 10 yılda bir darbelerle kesintiye uğratılan Türkiye demokrasisinin makûs kaderini yendiğini belirten Prof. Dr. Aksoy, “Zira ülkemizin kuruluşundan bugüne, demokrasinin işleyişi darbelerle veya darbe girişimleri ile kesilmeye çalışılmıştır. Tarihimizdeki bu tarz darbe veya darbe girişimlerine nazaran 15 Temmuz farklı bir nitelik göstermiştir. Her şeyden önce 15 Temmuz Darbe Girişimi, geniş çaplı bir darbe girişimi olarak ortaya konmuş ve içerisinde daha fazla unsuru barındırmıştır. Bu kapsamda sadece bir darbe girişimi olarak değil, uluslararası bir işgal girişimi olduğu rahatlıkla ileri sürülebilir. FETÖ’cü darbeciler, yöntem açısından daha önceki darbelerde vuku bulan olayları göz önünde bulundurmuş ve milletimize terör örgütleri gibi zarar vermişlerdir. Bu minvalde planlama ve ortaya çıkan ittifaklar bağlamında 15 Temmuz hain darbe girişiminin köklerinin geçmişe uzandığı ve Türk siyasi hayatındaki diğer darbe girişimlerinden de farklılık gösterdiği aşikârdır.” dedi.
“AZİZ MİLLETİMİZ, 15 TEMMUZ’DA BİR DESTAN YAZMIŞTIR”
FETÖ’cü darbecilerin 15 Temmuz’da aşamalı bir planı yürürlüğe koyduğunu ifade eden Prof. Dr. Aksoy, “7 Şubat 2012 tarihinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılmasıyla başlayan konsolide süreci, 28 Mayıs 2013 tarihli Gezi Parkı Kalkışması, 17-25 Aralık yargı darbesi girişimi ve MİT tırlarının durdurulmasına yönelik operasyonlarla devam etmiştir. Bu sürecin son aşaması ise 15 Temmuz Darbe Girişimi’dir. Nitekim 15 Temmuz 2016 saat 22.00 civarında uçak, tank ve tüfeklerle asker kılığındaki FETÖ’cü darbeciler, 2012 yılında başlayan işgal sürecini başlatmak istemişlerdir. Bildiğiniz üzere TBMM, Özel Kuvvetler, Cumhurbaşkanlığı Köşkü ve darbeye karşı sokağa dökülen halka karşı saldırılarda bulunan FETÖ’cü güruh, TRT ve TURKSAT gibi önem arz eden kurumları da işgal etmeye kalkışmış ve hatta TRT kanalında zorla sözde darbe bildirisi okutmuşlardır. 15 Temmuz 2016 gecesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı üzerine aziz milletimiz meydanları, caddeleri ve sokakları doldurmuş; darbe girişimine karşı tanklara, toplara ve tüfeklere siper olarak dünyada eşi görülmemiş bir destan yazmıştır. Aziz milletimiz, emniyet mensupları ve darbecilere karşı harekete geçen Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarıyla dayanışma göstererek söz konusu darbe girişimine karşı tarihî bir duruş sergilemiştir. Nitekim aziz milletimiz, 15 Temmuz’da kendi iradesine ve Türkiye’nin demokrasisi ile istikbalini, ölümü göze alarak korumuş. Bu uğurda 251 vatan evladı şehit düşmüş; 2 binin üzerinde vatandaşımız gazi olmuştur. 15 Temmuz Darbe Girişimi’nde şehit düşen vatandaşlarımızı bir kez daha rahmetle anıyor, gazilerimize şifa ve sağlıklı uzun ömürler diliyorum.” diye konuştu.
“AZİZ MİLLETİMİZ, 15 TEMMUZ’DA DARBEYE KARŞI TEK VÜCUT OLDU”
15 Temmuz girişiminin ardından aziz milletimizin darbeye karşı tek vücut olmasının, ülke menfaatleri açısından da millî dayanışma hattını güçlendirdiğini vurgulayan Prof. Dr. Metin Aksoy, “Bu dayanışma ve birlik ruhunu meydana getiren yegâne unsurlar ise devletin bağımsızlığı, menfaati ve geleceği olmuştur. Öyle ki, siyasal bağlılık duygusunun ötesine geçerek pek çok farklı siyasi veya ideolojik düşüncede olan fertler, 15 Temmuz ile ortaya çıkan millî dayanışma ve birlik ruhuna destek olmaktadır. Bu ruh o kadar güçlenmiştir ki, günümüzde darbe imasında bulunan metinler tereddütsüz dışlanmakta ve kınanmaktadır. Nitekim “Emekli Amiraller Bildirisi” olarak adlandırılan ve içerisinde darbe iması bulunan belgenin sadece devlet kademesinden değil, aynı zamanda aziz milletimizin tüm fertleri tarafından da kınanması, 15 Temmuz ile ortaya çıkan millî dayanışma ruhunun geldiği aşamayı bize göstermektedir. Bundan dolayıdır ki 15 Temmuz günü sadece demokrasi günü olarak değil, “Demokrasi ve Millî Birlik Günü” olarak 5 yıldır kutlanmaktadır. İnşallah aziz milletimiz ve devletimiz böyle bir tehlikeyle bir daha karşılaşmaz. Gençlerimizin darbe ve darbe girişimleri konusunda bilgilendirilmesi, bu tarz girişimlerin tekrarlanmaması adına sempozyum ve paneller vasıtasıyla ülkemiz fertlerine ulaşılması, büyük önem arz etmektedir. Zira panel, sempozyum ve benzeri etkinlikler, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nde yaşananların zihinlerimizde ve hayallerimizde her daim hatırlanmasına ve unutulmamasına katkı sağlayacaktır.” ifadelerini kullandı.
“15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ, 10’UNCU HAÇLI SEFERİDİR”
Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Aksoy’un konuşmasının ardından panele geçildi. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Doç. Dr. M. Mücahit Küçükyılmaz, konuşmasında “FETÖ; devlette, medyada, ekonomide, eğitimde, sporda, uluslararası alanlarda Türkiye’deki örgütlenmesini, beklentisi olduğu için yaptı. Onlar, Türkiye’nin kendilerine verildiğine inanıyorlardı. Bunu, metafizik yalanlarla süsleyerek anlatıyorlardı. 15 Temmuz’da Kurtuluş Savaşı nasıl kazanıldı, Çanakkale nasıl kazanıldı, Alparslan’ın Malazgirt’te 30 bin kişilik orduyla 200 bin kişilik Bizans ordusunu nasıl ortadan kaldırdığını anlıyoruz. Fatih’i, Yavuz’u, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve bu ruhu görüyoruz. 15 Temmuz’u diğer darbelerden farklı kılan en önemli husus, bu darbe girişiminde darbecilerin sadece devlete değil, aynı zamanda millete de saldırmasıydı. Diğer darbe girişimlerinde devletin bir takım icra makamları kontrol altına alınır, birtakım yöneticiler derdest edilirdi ve sonrasında da bir süreç başlardı, mecburen demokrasiye dönülürdü. 15 Temmuz aslında bir işgal girişimiydi. 10’uncu Haçlı Seferidir. Bugün darbeyi yapacak cesaretleri yok ama bugün biz gayri nizami harbin içerisindeyiz. Uyanık olmamızı, dikkatli olmamızı gerektiren husus budur. Her şey Arap Baharı’yla başladı. ABD’nin planı PYD- PKK devleti kurmak idi; biz bunu kabul etmedik. Kendi içimizde yapılan yanlışlardan bahsedeceğiz. FETÖ ile mücadelede bir takım problemler var mı var ama emin olun, dünyada başka hiçbir devlet öylesine devasa bir devşirme yapı ile bu kadar başarılı mücadele edemezdi. Ele geçirilirdi, ruhu bile duymazdı. Biz mücadele ettik, etmeye de devam ediyoruz. Bu mücadele bitmeyecek. Biz, tarih boyunca hiçbir toplumu sömürgeleştirmedik, hiçbir zaman sömürge de olmadık. 15 Temmuz’dan sonra komplo teorisi bitmiştir. Her şeye hazırlıklı olacağız. 15 Temmuz 1099, Haçlıların Kudüs’ü işgal ettiği gündür.” dedi.
“15 TEMMUZ’UN ADI İŞGAL GİRİŞİMİDİR”
Sanatçı Ahmet Yenilmez de “Bu ülkede merhum Erol Güngör’ün İslam’ın Bugünkü Meseleleri ve İslam Tasavvufunun Meseleleri adlı iki kitabını okutmuş olsaydık belki de birçok darbeyi yaşamamış olurduk. 106 yıl öncesine gidilmesi gerekiyor. Bu işin sanayi devrimi ile başladığına inanıyorum. Buhar makinası icat edildi, dünya yeniden dizayn edilmeye başlandı. Pensilvanya, ilk petrol rafinerisinin kurulduğu ama bunun yanı sıra adı geçen terör örgütünün başının orda olmasının tevafuk olduğuna inanıyorum. İngiltere’de Savaş ve Sömürge Bakanlığı var. Bizim tarihimizde böyle bir utanç makamı yok, elhamdülillah. Bizlerin hayal kurmasına bile tahammül edemiyorlar. Bizim ana meselelerimiz var. Bizim sosyolojik terminolojiyi yenilememiz gerekiyor. Bu da Selçuk Üniversitesine yakışır. Literatür yenilememize ihtiyacımız var. Tel örgüyü çekip, hutbe okutup, para bastırarak bağımsız olamıyorsunuz. Biz bunu çok acı tecrübelerle yaşadık. Çünkü kavramlar anlamını kaybetti. Bir tarafta kelime hazinemiz düştü. 100 kelimeyle konuşan bir toplum olduk. 100 kelimeyle konuşan bir toplumda bu sorunlara çare bulunamaz. Bir devletin en çok masraf yaptığı alan eğitimdir. Beyin göçünün konuşulması lazım. Hiçbir darbede meclis bombalanmadı. 15 Temmuz’un adı işgal girişimidir. Eskiden darbe yapmak çok daha zordu. İletişim değil de zapt-u rap dönemi mi yaşıyoruz? Kültürel bağışıklık sistemini yapmak zorundayız. Sanayi devrimini kaybettik. Dijital çağda üniversitelere çok büyük görevler düşüyor. Bu çağın içerisinde telifi bize ait olan birkaç marka olmazsa işimiz zorlaşacak. Mesleksiz insan, aç insandır; aç insan, mağdurdur; mağdur insan, mahkûm insandır; mahkûm insan, köle insandır. Bunun da en güzel ispatı FETÖ’dür. Mesleği olmayan insanın, aklını ve vücudunu kullanım hakkı kendine ait olmaz.” ifadelerini kullandı.
Programın sonunda Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Aksoy; Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Doç. Dr. M. Mücahit Küçükyılmaz, Sanatçı Ahmet Yenilmez ve İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Enderhan Karakoç’a hediye takdim etti.
Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü: (0332) 223 82 09- 223 81 88- 223 81 87
iletisim@selcuk.edu.tr
ÜNİVERSİTEMİZİ SOSYAL MEDYADA DA TAKİP EDEBİLİRSİNİZ.