Nasreddin Hoca’nın türbesi, Kileci Mahallesi’nde -1000 yıllık- günümüzde “Nasreddin Hoca Mezarlığı” olarak bilinen yerdedir. Hoca’mızın türbesi, dünyada gülümseyerek girilen tek mezarlıktır. Ölümünden sonra bile insanları gülümsetmesi, Hoca’nın ne denli bir mizah ustası olduğunun göstergesidir. İç içe iki kısımdan oluşan türbenin mezar kitabesinde Hoca’nın ölüm tarihi olarak H. 386 yazmaktadır. Bu rakamı yazan kişinin bunu yanlışlıkla mı yazdığı yoksa Hoca’ ya şaka yapmak için mi yazdığı bilinmemektedir. H. 386 rakamı tersten okununca H. 683 – M.1284’ü vermekte ve bu tarih de Hoca’nın ölüm tarihine denk gelmektedir. İki kısımdan oluşan türbenin birinci kısmının XIII. yüzyılda yapıldığı rivayet edilir. Birinci kısım, altı köşeli olup her köşede silindirik sütunlar bulunmaktadır. Bu sütunlar arasına atılan kemerler, küçük iç kubbeyi taşımaktadır. Türbenin ikinci kısmı ise on iki kenarlıdır.(Duman: 2008, s. 31, 32) Nasreddin Hoca türbesi, kitabeye göre Konya Valisi Faik Bey’in talimatıyla H. 1324 – M. 1906 yılında tamir edilmiş ve bugünkü şeklini almış; 1945 yılında bir onarım daha geçirmiştir. Türbenin iç ve asıl kısımları, birbirlerine daire kemer ile bağlı altı sütun tarafından taşınan bir kubbe ile örtülüdür. Türbedeki piramidal külâhın üzeri, yeşil renkte metal levhalar ile kaplıdır. Türbenin dış kısmının kapısı kuzeyde, türbenin kendi kapısı ise doğudadır. Türbenin içindeki mermer sanduka Nasreddin Hoca’ya aittir. İçerideki baldekenin kemerinden birinin üzerine enine dikdörtgen bir onarım kitabesi yerleştirilmiştir. (Bayar: 2014, s. 451) Nasreddin Hoca türbesine ilişkin en eski sözlü ve yazılı belgelerden bazılarını kaynaklardan hareketle şöyle belirtebiliriz: Hoca’mızın yaşadığı devir, Anadolu’da ilim ve tasavvuf ehillerinin yaşadığı dönemdir. Bu tasavvuf ehillerinden biri olan Yunus Emre’nin Hoca’mızı sağlığında gördüğü ya da mezarını ziyaret ettiği kesin olarak bilinmese de aşağıda verilen dörtlükte Nasreddin Hoca’nın “İpe Un Sermek” ve “Hangi Kıyamet” fıkralarına atıfta bulunduğunu söyleyebiliriz. “Derviş Yunus söyler bunu, Sakın ipe serme unu. Yakındır dünyanın sonu. Kopacak kıyametdür. (Koç: 2015, s. 52) Yıldırım Bayezid’in sipahilerinden biri olan Mehmed adında birinin Hoca’mızın türbesini H.796 – M. 1393’te ziyaret ettiği, türbedeki sütunlardan birisinde yazılı olan şu metinden anlaşılmaktadır: “Bu gün kudret var iken eyle ihsan. İhsan eylersen olmazsın pişman. Ve’l- abdü ȃsi ve’r- babbu ȃfi, Ketebehu’l- hakir Mehmed an, Cemȃat- i Sibah- i Hazret- i Yıldırım. Bayezid bu tarihte vaki sene 796.” [“Bu gün kudretli ve zengin iken muhtaçlara yardım et. Yarın bu kudretin elden gittiği zaman pişmanlık duyma. Yazı baki, ömür fanidir, kul asi (günahkȃr). Tanrı affedicidir. Bunu Yıldırım Bayezid askerlerinden Fakir Mehmed 796 yılında yazdı.] (Koç: 2015, s. 56,57)