21.11.2023 - Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü
Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cennet Oğuz’un yürütücülüğünü yaptığı “Koyunculuk İşletmelerinin İklim Değişikliği Algısı ve Adaptasyonu kapsamında Tipolojilerinin Belirlenmesi ve Kaynak Kullanım Etkinliklerinin Çiftçi Tiplerine Göre Karşılaştırılması” isimli TÜBİTAK 1001 Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı projesi çerçevesinde gerçekleştirilen proje kapanış semineri yapıldı.
Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cennet Oğuz, Konya Ticaret Borsası’nda gerçekleştirilen seminerde yaptığı açıklamada, Türkiye’nin yarı kurak iklim kuşağında yer aldığını, Konya’nın en kurak illerinden biri olduğunu söyledi. Konya bölgesinin il gelişmişlik düzeyi olarak 20’nci sırada bulunduğunu ifade eden Oğuz, “Bu nedenle çalışma alanı olarak Konya seçilmiştir. Konya, Türkiye tarımsal üretim değerinin yüzde 5’ini, küçükbaş hayvan sayısı bakımından Türkiye’nin yüzde 5.08’ini, koyun varlığı (1.432.705) açısından yüzde 5.88’ini oluşturmaktadır. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından desteklenen bu proje ile özellikle kurak bölgelerden birisini oluşturan Konya bölgesinde koyunculuk işletmelerinin yüzde 69.54’ü iklim değişikliği kavramını duymuş, yüzde 30.46’sı daha önce iklim değişikliği kavramını duymamışlardır. Beşli likert ölçeğine göre koyunculuk işletmelerinin iklim değişikliğinin ciddi bir sorun olduğu algılarına ait önem indeksleri yüzde 28.80 ile yüzde 96.20 arasında değişmektedir. Çiftçilerin yüzde 96.20’si iklim değişikliğinin küresel boyutta ciddi bir sorun olduğunu ifade ederken bu değişiklikte insanların payının yüksek olduğunu, uzun vadede olumsuz sonuçların daha çok yaşanacağını ve tarım işletmeleri üzerinde daha çok etkili olacağını belirtmişlerdir. Yine çiftçilerin çevresel konulardaki önem indeksleri yüzde 63.40 ile yüzde 95.40 arasında değişmektedir.” diye konuştu.
İklim değişikliğine uyum stratejilerinin uygulanmasının önünde önemli engellerin bulunduğunu ifade eden Oğuz, “Çiftçilerin bu engelleri anlamaları şu anda sınırlı olup uyum sürecini kısıtladığından ve çiftçilerin uyum kapasitesini azalttığından iklim değişikliğine uyum için engellerin daha iyi anlaşılması gerekmektedir. Zira, araştırma alanında çiftçilerin iklim değişikliğine uyumun önündeki engellere ilişkin önem indeksine göre iklim değişikliğine uyumun önündeki engellere ilişkin girdilerin çok maliyetli olması yüzde 96.20, sulama suyu problemi yüzde 93.20, yeterli nakit finansmana sahip olamama yüzde 90.60, çiftlik büyüklüklerinin sınırlı olması yüzde 82.20, toprak verimliliğinin düşük olması yüzde 77.20, tarımsal yayım elemanlarına erişimin zorluğu yüzde 71.60 olarak tespit edilmiştir. Ayrıca araştırma alanında çiftçilerin çoğunun iklim değişikliği konularını anlamada zorlandıkları veya geride kaldıkları ve uyuma yönelik düşük adaptasyon kapasitesine sahip oldukları tespit edilmiştir. Uygun adaptasyon yöntem ve tekniklerini uygulamak için çiftçilerin iklim değişikliğini net bir şekilde anlaması gerekmektedir. İklim değişikliğine karşı mücadele için bir politika çerçevesi oluşturmak, engellerin ve uygun uyum stratejilerinin belirlenmesinde iklim değişikliğine karşı kırılganlık bağlamını görmek önemlidir. Bu açıdan bakıldığı zaman araştırma alanında koyunculuk yapan çiftçilerin yüzde 84.60’ı iklim değişikliğine uyum ve iklim değişikliğinin etkilerini azalmak için uygulanacak stratejilerin oldukça maliyetli olduğu görülmüştür. Uygulamaların, devletin ve ilgili kurum/kuruluşların bu yöndeki stratejilerinin ve ekonomik etkilerinin çiftçilere daha açık, uygulamalı bir şekilde anlatılması önem arz etmektedir.” dedi.
Günümüz koşullarında işletme performanslarının verimlilik ile ölçüldüğünü belirten Oğuz, şunları kaydetti: “Verimli olarak çalışan işletmelerin temel amacı piyasada rekabet edebilmektir. Üretim birimlerinin performansının ölçülmesi ve etkinsizlik kaynaklarının belirlenmesi, herhangi bir üretim biriminin performansının iyileştirilmesinde ön koşuldur. Çalışmada işletmelerin etkinlik skorları, veri zarflama analizi ile ortaya konulmuştur. Araştırma alanında işletmeler ortalamasında teknik etkinlik (TE) yüzde 62.25 olarak hesaplanmıştır. Buna göre işletmeler aynı düzeyde tarımsal gelir elde etmek için girdi miktarını yüzde 37.75 azaltmaları gerekmektedir. İşletme tipolojileri değiştikçe işletmelerin etkinlik durumu değişmektedir. İşletmelerde saf etkinlik değeri yüzde 68.50, ölçek etkinliği ise yüzde 91.20 olarak tespit edilmiştir. Saf teknik etkinliğin ve ölçek etkinliğinin düşük olmasının nedeni, işletmelerin kaynaklarını rasyonel kullanmadıklarını ve yönetim kabiliyetlerinin düşük olduğunu göstermektedir. Nitekim araştırma alanında 13 işletmenin etkin, 5 işletmenin az etkin ve 133 işletmenin etkinsiz çalıştığı tespit edilmiştir. Buradan da her ne kadar işletmelerin yüzde 69.54’ü iklim değişikliği kavramını duymuş olsalar da kaynak kullanımı ve işletme yönetiminde iklim değişikliğini çok dikkate almadıkları söylenebilir. Araştırma alanında çiftçileri kullandıkları yeni teknoloji kullanım durumlarına göre 4 ayrı çiftçi tipi belirlenmiştir. Nitekim çevreci ve iklim dostu akıllı yenilikçiler (ÇİDAY) olarak adlandırdığımız işletmelerin sadece 16’sı etkin, 4’ü az etkin ve 31’i etkinsiz olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Yani işletmelerin gübre, ilaç, geçici iş gücü gibi değişen masraflarını azaltmaları gerekmektedir. İşletmelerde kullanılan girdilerin uygun şekilde kullanılamaması kaynak verimliliğinin, gelişen teknolojinin yerinde ve zamanında kullanılamaması ise teknik verimliliğin düşük olmasına neden olmuştur. İşletmelerin kaynak kullanım etkinliği yüzde 2.2 olup oldukça düşüktür. İşletmeler ortalamasında işletmelerin maksimum üretime belli bir girdi miktarı ile ulaşma yeteneğini ifade eden teknik etkinlik, yüzde 34.10 olup Çevreci ve İklim Dostu Akıllı Yenilikçi (ÇİDAY) teknoloji kullanan çiftçi grubunda 51 işletme, ayrılmışlar olarak adlandırdığımız çiftçi grubunda 42, endişelilerde 30 ve kaygısızlarda 25 işletme etkinsiz olarak faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bu durumun kurumsal boyutta ele alınması, paydaşlarla birlikte hareket ederek her çiftçi tipi için farklı eğitimlerin düzenlenmesi ve etkili önlemler alınması gerekliliğini bizlere sunmaktadır.”